Edip Akbayram: Müzik Yolculuğu ve Hayatı

Edip Akbayram’ın çarpıcı hayat hikayesi: Diş doktoru olacakken hayatı değişti…

Ahmet Edip Akbayram, Aralık 1950 tarihinde Gaziantep’te doğdu. Daha 9 aylıkken çocuk felci geçirdi. Çocukluğunu bu hastalığın gölgesinde geçirdi. Bu yüzden bir ayağı yürüme yetisini kaybetti. Engelli kaldı. Müzik tutkusu evde sürekli müzikler dinleyen babasından geçti ona. Büyüdükçe biriktirdiği paralarla kente gelen Barış Manço, Cem Karaca gibi sanatçıların konserlerine gitmeye başladı. Eve döndüğünde ayna karşısında onların taklidini yapıyordu. Daha o günlerde hayali onlar gibi o sahnede yer almaktı.

Lisede ilk amatör çalışmasına imza attı. Arkadaşlarıyla Siyah Örümcekler adında bir grup kurdu. Önce düğünlerde söylediler başarılıda oldular. Sadece Gaziantep değil Adana gibi çevre illerde de etkinliklere katıldılar. Gazinolarda da sahne aldılar.

Sonunda plak yapmaya karar verdiler ancak paraları yoktu. O yüzden bir yapımcı ile anlaştılar. Hiçbir ücret almadan masrafları stüdyo sahibine olacak şekilde Neşet Ertaş’ın Kendim Ettim Kendim buldum türküsüyle ilk plaklarını yaptılar. O türkü özellikle Güneydoğu’da çok sevildi ve sattı.

Edip Akbayram Liseden sonra İstanbul’a gitti Diş Hekimliği Fakültesini kazandı. Ancak aklı müzikteydi. Aynı yıllarda karşısına bir fırsat daha çıktı. 1972’de Günaydın Gazetesi’nin düzenlediği Altın Mikrofon Yarışması’na katıldı. 212 yarışmacı arasında birinci oldu. Yarışmayı Aşık Veysel’den esinlenerek kendi bestelediği “Kükredi Çimenler” şarkısıyla, birinci oldu. Aynı eserle ilk 45’liğini çıkardı. Artık yolunu seçmişti. Bu yüzden Diş Hekimliği Fakültesi’ne kayıt bile yaptırmadı.

Bu başarı, onu Türkiye çapında tanınan bir sanatçı haline getirdi. Ancak asıl büyük çıkışını 1974’te kurduğu Dostlar Orkestrası ile yaptığı Anadolu Rock şarkıları “Kara Kuzu”, “Deniz Üstü Köpürür” gibi şarkılarla büyük ilgi topladı. Sonraki seneler peş peşe kırkbeşlikleri çıkmaya başladı. Unutulmazlar arasına giren Dumanlı Dumanlı Oy Bizim Eller, Değmen Benim Gamlı Yaslı Gönlüme, İnce İnce Bir Kar Yağar 45’likleri bu dönemde çıktı. Ünü giderek yayıldı.

Edip Akbayram’ı şöhretin zirvesine taşıyan 45’likleri ise yine 70’lerde çıktı. Onunla özdeşleşen “Aldırma Gönül” ve “Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz” gibi unutulmaz türküleri, o dönemde seslendirdi. Albümleri satış rekorları kırdı ve çok sayıda ödül aldı. Edip Akbayram’ın 1970-80 yılları arasında yaptığı nerdeyse her 45’lik 1 milyonun üzerinde satış rakamına ulaştı. Korsanın internetin olmadığı o dönemde şarkıları yaptığı albümlerle direkt dinleyicisine ulaşıyordu.

Sadece plak ve albüm yapmıyordu Edip Akbayram, bunlara paralel olarak konserler vermeye başladı. Anadolu turnelerine çıktı. Sağ-Sol çatışmalarının alevlendiği bir dönemde siyasi mesajlar veren türküleri oldukça dikkat çekiyordu. O ve onun gibi müzisyenler gazinoların ışıltılı sahnelerinden ziyade işçilerin grev çadırında, direniş noktalarında sahne alıyordu.

1978 ve 79’daki sağ-sol çatışma ortamından Edip Akbayram’da nasibini aldı. Politik toplumcu türküleri yüzünden hedef gösterildi. Hatta bir röportajında; “O yıllarda canımı korumak için, kaftanımın altında tabanca geziyordum” itirafında bulunacaktı. Sezen Aksu ile çıktıkları bir Anadolu turnesinde de saldırıya uğradılar. Askerlerin erken müdahalesi onları kurtardı.

Edip Akbayram’ın tek bir müzik kategorisine sıkışan bir tarzı yoktu. Anadolu Rock, Halk Müziği ve Özgün Müzik eserleri söylüyordu. İlk yıllarda özelikle Fikret Kızılok ve Cem Karaca’nın etkisinde kalıp Anadolu Rock ve Pop’a yakın şarkılar söylese de ustalık dönemlerinde daha çok Halk ve Özgün Müziği tercih etti. Politik sosyal mesajlarını onlarla kitlelere ulaştırdı. 1974 ve 77’de iki albüm yapan Edip Akbayram, 1979’da seramik sanatçısı Ayten Hanımla evlendi. Bu birliktelikten Ozan adında bir oğlu ve Türkü adını verdiği kızı dünyaya geldi. Kızı da onun gibi türkülere gönül verdi şarkıcı oldu.

70’ler şöhreti bulan Edip Akbayram için seksenler en zor yılları oldu. Türkiye yakın tarihinin en karanlık sayfalarından biri olan 12 Eylül 1980 darbesi sonrası birçok sanatçı gibi oda tutuklandı. İşkence görmedi ancak 15 gün boyunca sorgulandı. Politik türküleri yüzünden fişlenmiş bu nedenle darbeden hemen sonra içeri alınmıştı. Ancak hiçbir örgütle bağlantısı olmadığı anlaşılınca serbest bırakıldı.

Edip Akbayram serbest kaldı ancak cunta yönetiminin yasaklıklar listesindeydi. Beş yıl boyunca iş verilmedi. Konserlere çıkmasına izin yoktu. Usta sanatçı o zor günleri bir röportajında bu sözlerle anlatacaktı; “12 Eylülde ev kiram birikmiş, kimse iş vermiyor. 3 ayda bir karımın düğünümüzde takılan bileziğini satıyordum. Altınları bozdurup harçlık yaparak geçindik. O yıllarda çocuğuma süt alamadığım günler oldu. Oğlum Ozan’a ayakkabı alamıyordum. Bu arada arabesk plak yap diyorlardı bana ama eşimle birlikte hiç teslim olmadık. Her kışın bir baharı var dedik. Düşünün çocuğuna ayakkabı alamayan bir babaya 2 daire teklif edildi ama kabul etmedim. Çünkü ben arabesk değilim. Benim kimse satın alamaz!”

Toplumcu Özgün Müziğin baskı altında olduğu Arabeskin nerdeyse desteklendiği bir zamandı seksenler. Edip Akbayram, yaşadığı zorluklara rağmen Arabesk söylemeyi kabul etmedi. Kendi çizgisini devam ettirdi. 1981’den 88’e kadar şarkılarının TRT’de çalınması da yasaktı.

Seksenleri cunta yönetimin baskılarının gölgesinde geçiren Edip Akbayram, doksanlar da ustalık dönemindeydi. Senden Haber Yok, Hava Nasıl Oralarda, Türküler Yanmaz, Güzel Günler Göreceğiz, Yıllar adlı albümlerinde Ahmet Arif, Nazım Hikmet, Nevzat Çelik, Sabahattin Ali, Vedat Türkali, Yusuf Hayaloğlu gibi toplumsal meseleleri, dizelerine yansıtan şairlerin şiirlerinden bestelenen türkülerle kendi kulvarının en iyilerinden biri oldu.

Edip Akbayram tarzı nedeniyle zaman zaman siyasetçilerinde dikkatini çekti. Hatta yıllar sonra yaptığı itiraflara göre; “Bülent Ecevit, Deniz Baykal’dan milletvekili teklifleri aldı ancak kabul etmedi. Bu ülkede kimse işini yapmıyor. Bırakın biz türkülerimizi söyleyelim. Siyasetçi de siyasetini yapsın” diyordu. Edip Akbayram hayatın zorluklarını çekse de yılmadı. 40 yıldır ekmeğini müzikten kazanıyor ve 1968’den beri çok sevdiği İstanbul Moda’da yaşıyordu. Sivri ucuz kahramanlıklardan hep uzak durduğunu söyleyen Edip Akbayram tarafsız olduğunu ve herkes tarafından sevildiğini ifade ediyordu. Türbanlı kardeşimde başı açık kardeşimde beni sever diyordu. İçinde kalan tek uhdeyse; gençliğinde çok istemesine rağmen gençliğinde Eurovision şarkı yarışmasına katılıp Türkiye’yi temsil edememekti.

Edip Akbayram 70’lerde profesyonel olarak başladığı müzik yolculuğunu günümüze kadar devam ettirdi. Kırk yıla yaklaşık 40 plak ve albüm sığdırdı. Hasretinle Yandı Gönlüm, Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz, Sen Benden Gittin Gideli, Aldırma Gönül, Yıllar, Güzel Günler Göreceğiz, Bekle Bizi İstanbul gibi klasikleri ile geçmişten geleceğe seslenmeye devam edecek.

Edip Akbayram, sadece müziğiyle değil, halkın sorunlarını dile getiren eserleriyle de hatırlanacak. 75 yaşında İstanbul’daki hastanede hayatını kaybeden sanatçı, ardında unutulmaz eseleri sevenlerine miras bıraktı. Edip Akbayram, sadece şarkılarıyla değil, yüreğini ortaya koyan duruşuyla da milyonlarca kalpte iz bıraktı. Onun müziği, bir nesli büyütmekle kalmadı, aynı zamanda halkının duygularına da tercüman oldu. Ardında bıraktığı ezgilerle, sadece bir müzik değil, bir yaşam mirası da bırakan Edip Akbayram, Türk halk müziğinin efsaneleri arasında her zaman anılacak ve hafızalardan silinmeyecek.

Kaynak: Sozcu

Exit mobile version