Gaziantep Siyaset Haberleri

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Suriye Üzerine Açıklamalar: Destek ve İş Birliği Vurgusu

Son Dakika: Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Suriye açıklaması: Yalnız bırakmayacağız

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır ziyareti dönüşünde uçakta aralarında Kanal7 Genel Yayın Yönetmeni Zahid Akman’ın da bulunduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Suriye Üzerine Açıklamalar: Destek ve İş Birliği Vurgusu

Erdoğan, açıklamalarında şu ifadelere yer verdi: Değerli basın mensubu arkadaşlarım öncelikle sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Gelişen 8 Ülke Teşkilatı Dönem Başkanı Mısır’ın ev sahipliğinde düzenlenen D-8 Zirvesi’ne iştirak ettik. D-8, ülkemizin öncülüğünde bildiğiniz gibi rahmetli Necmettin Erbakan hocamızın kuruluşunu yaptığı bir oluşumdur. Bangladeş, Endonezya, İran, Malezya, Mısır, Nijerya ve Pakistan’ın katılımıyla 1997 yılında kuruldu. Teşkilatın sekreteryasına İstanbul’da ev sahipliği yapıyoruz. 3 kıtada temsil edilen ve 1 milyarı aşan nüfusuyla D-8, çeyrek asırlık süreçte yoluna güçlenerek devam ediyor. Bugün gelinen noktada D-8 teşkilatı, üyeleri arasındaki ticaretin artışına katkı sağlayan bir yapıya dönüşmüştür. Kuruluş felsefesinde esas alınan barış, diyalog, iş birliği ve adalet kavramlarının ne kadar önemli olduğunu özellikle bölgemizde yaşanan son gelişmeler bize gösteriyor. Küresel ve bölgesel çapta siyasi, ekonomik ve insani büyük sınamalarla yüzleştiğimiz bu dönemde D-8 kapsamındaki iş birliğimizi derinleştirmemiz büyük önem arz ediyor. Değerli arkadaşlar, “Gençlere Yatırım ve KOBİ’lere Destek” temasıyla düzenlenen zirvemizde pek çok meseleyi ele aldık. Teşkilatımızın en önemli girişimlerinden Tercihli Ticaret Anlaşması’na özellikle tüm D-8 üyelerinin taraf olmasına dair hedefimize Mısır’ın da anlaşmaya katılımıyla ulaşmış olduk. D-8’i yeni üye ve ortaklara açmak suretiyle etki alanımızı daha da genişletmeyi arzu ediyoruz. Bu çerçevede can Azerbaycan’ın üyeliğini kabul ettik. Zirve hitamında kabul edilen Kahire Bildirisiyle iktisadi ve ticari iş birliğimizi ilerletme kararlılığımızı ilan ettik.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Suriye Üzerine Açıklamalar: Destek ve İş Birliği Vurgusu

Önümüzdeki dönemde yönetimi Endonezya alacak. Endonezya’nın döneminde belki bir veya iki, belki üç ülkeyi daha D-8 üyeleri arasına dahil etme durumu söz konusu olabilir. Böylece D-8’i çok daha güçlü bir hale inşallah getirebiliriz. Zirvede ayrıca, Filistin ve Lübnan’daki duruma ilişkin ortak bildiriyi kabul ettik. Ortak bildirimizde İsrail’deki Netanyahu hükümetinin Filistin halkına yönelik saldırganlığını ve uluslararası hukuk ihlallerini açık biçimde kınadık. Lübnan’da ise İsrail’in saldırıları binlerce masumun hayatını kaybetmesine, altyapının büyük ölçüde tahrip olmasına ve 1 milyondan fazla insanın yerlerinden edilmesine sebep oldu. Lübnan’da zorlukla tesis edilebilen ateşkes anlaşmasını memnuniyetle karşılamakla beraber, ihlalleri de endişeyle takip ediyoruz. Orta Doğu’da huzurun ancak Gazze’de kalıcı ateşkesin sağlanmasıyla mümkün olabileceğine inanıyoruz.

Değerli arkadaşlar, zirvemizde Suriye’deki gelişmeler asli gündemi oluşturdu. Suriye’de 13 yıllık çatışmaların ve 61 yıllık Baas zulmünün sona ermesiyle birlikte yeni bir dönem başladı. Suriye halkının liderliğinde ilerleyen bu yeni süreç, ülkenin birlik ve toprak bütünlüğünün tekrar tesisi suretiyle, istikrarın sağlanması bakımından çok ama çok önemliydi. Suriye halkının herhangi bir yol kazasına mahal vermeden, geçiş sürecini suhuletle yönetmesine destek oluyoruz. Farklı etnik ve dini grupların yan yana sulh içinde yaşadığı ve komşuları için güven kaynağı olan bir Suriye’nin inşası en samimi arzumuzdur. Bunun için Suriye’nin bekasını tehdit eden DEAŞ, PKK ve türevlerinin kökünün kazınması gerekiyor. Ülkemizin güvenliğine de kasteden bu terör örgütlerinin başlarını kaldıramaması için sahada önleyici tedbir alıyoruz. Zirvemizde bu konudaki kararlılığımızı tekrar teyit ettik.

Ümit ediyorum ki; önümüzdeki süreçte sahada yaşanacak gelişmeler, sıla hasreti çeken Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü şekilde vatanlarına dönmelerine imkan tanıyacaktır. Bu çerçevede yeniden imar ile mevcut kurumların ıslahı suretiyle Suriye’nin toparlanması için uluslararası desteğe ihtiyaç bulunduğuna işaret ettik. Ayrıca zirve esnasında Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Abdülfettah el Sisi, İran Cumhurbaşkanı Sayın Mesud Pezeşkiyan, Pakistan Başbakanı Sayın Şahbaz Şerif’in yanı sıra katılımcı diğer devlet ve hükümet başkanlarıyla görüşmelerimiz oldu. Bu görüşmelerde de ticari ve ekonomik ilişkilerimizle birlikte Gazze ve Suriye’deki durumu değerlendirdik. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, zirvemizde aldığımız kararların ülkemiz, bölgemiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.

SORU: Yeni Suriye yönetiminin bir başka problemi de güneyde İsrail’in işgal alanını bu fırsattan istifade ederek genişletiyor olması. Burada da Gazze’de olduğu gibi uluslararası hukukun işletilmesi konusunda Türkiye’nin de katkı vereceği hazırlıklar var mıdır? İsrail uluslararası hukuku çiğnemeyi adet haline getirdi. Gazze’de uluslararası hukuku ayaklar altına aldılar, dünya sessiz kaldı. Lübnan’da egemen bir devletin toprağını işgal edip kan döktüler, dünya yine sessiz kaldı. İsrail’in pervasızlıklarına bugün Suriye maruz kalıyor. İsrail’in Golan Tepelerini işgaline yönelik BM Güvenlik Konseyinin 1967’deki 242 numaralı kararı mevcut. Bu kararla İsrail’in Golan Tepelerini işgal etmesi kınanmakla birlikte bölgeden çekilmesi talep ediliyor. Bu kararın yeniden hatırlatılması ve uygulanması için uluslararası toplumun harekete geçmesi önemli. Batılı ülkelerden İsrail işgaline karşı cılız da olsa ses yükselmeye başladı. Halbuki İsrail, sivillerin üzerine ilk bombayı attığında dünya ayağa kalksaydı, İsrail bugün bu işgal adımını atacak cesareti bulamazdı. Biz o gün sessiz kalmadığımız gibi, bugün de Suriye’nin topraklarını işgale kalkışan İsrail’e karşı sessiz kalmadık, kalmayız. İsrail, uluslararası hukukun kendilerini de bağladığını er ya da geç öğrenecek. Biz her zeminde İsrail’i köşeye sıkıştırmaya, hukuka uygun hareket etmeye zorlamaya devam edeceğiz. Ancak Suriye’deki durumdan kendisine fayda sağlamasının da önüne geçmek için uluslararası tüm mekanizmalar etkin bir şekilde kullanılmalı. Burada İsrail’in durdurulması için ABD başta olmak üzere Batılı ülkelere büyük görevler düşüyor. İsrail’in Suriye’nin topraklarını işgalinin kabul edilemeyeceği en gür şekilde ifade edilmelidir. Yarın çok geç olmadan bölgemizdeki huzuru ve istikrarı sürekli tehdit eden İsrail saldırganlığına “dur” denilmelidir. Yoksa İsrail bumerangı yarın onları her şartta destekleyenleri de hedef alır. Dün yaptığımız uyarılara kulak tıkayanlar, doğruları söylediğimizi bugün gördüler. Yarın, pişman olmamak için, bugün yaptığımız uyarıları dikkate alıp gerekli adımları atmalarını tavsiye ediyorum.

“DİKKATİNİZİ ÇEKEN BİR ŞEY VARDIR HERHALDE”
SORU: Suriye topraklarında 8 Aralık’ta başlayan devrim süreci devam ederken diplomasi ayağında birçok görüşme gerçekleştirdiniz. Özellikle bu hafta hem yüz yüze hem telefonda yoğun bir trafik vardı. Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda Türkiye’nin söylemlerine destek verildiği ve hakkının teslim edildiğine tanıklık ettik. Muhataplarınızla görüşmede itiraz eden bir görüşle karşılaştınız mı? Ben doğrusu bu konuda olumsuz bir yaklaşım görmedim. Bölgesel ve küresel her kriz ve gelişme diplomasi trafiğimizi artırıyor. Görüşmelerimiz, Suriye’nin geleceği, barış süreçleri ve uluslararası iş birliği açısından önemli bir dönüm noktası olabilir. Suriye diplomasimiz kapsamında görüştüğümüz liderlere Türkiye’nin, Suriye’nin egemenliği, toprak bütünlüğü için gayret gösterdiğini anlattım. Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumanın yolu öncelikle terör örgütleri ile mücadeleden geçiyor. DEAŞ bahanesi ile PKK ve uzantılarına sahip çıkma anlayışında olanlar var. Bu yaklaşım yakın geçmişte Suriye’yi bölünmenin eşiğine getirdi. Biz en başından beri PKK ve uzantılarıyla da, DEAŞ unsurlarıyla da mücadele ettik, ediyoruz. Batılı ülkelerin caddelerinde, meydanlarında nasıl DEAŞ gösteri yapamıyorsa PKK ve uzantıları da yapamamalı. Sadece caddeler meydanlar değil, sosyal alanlardan kültürel mecralara kadar her yerde terör yapılanmaları ile mücadele şart. Bizim Suriye ile 900 kilometreyi aşkın bir sınırımız var. Bütün bu sınır hattında Esed’e karşı duvarlardan tutun gidiş-gelişlere kadar ciddi manada engelleme adımları attık. Şu an itibariyle yeni yönetimin oluşmasıyla inşallah Suriye-Türkiye ilişkilerini biz çok daha farklı bir yere taşıyacağız. Dikkatinizi çeken bir şey herhalde vardır. Halep’teki çarşılar, Halep’teki alışveriş yerleri bir anda hareketlendi. Savaştan önce Esed zamanında oraya yaptığım ziyarette, oradaki kapalı çarşının aynen bizim kapalı çarşılar gibi hareketli bir yer olduğunu görmüştüm. Yani orada tarih var, ticaret var. Şu anda da hareket var. İnşallah bu hareket oraya bereketi getirecektir diye düşünüyorum.

SURİYELİLERE “GÖNÜLLÜK ESASINA GÖRE GİT” DİYORUZ
SORU: Suriyeliler konusunda siz çok ağır eleştirilere tabi oldunuz, her türlü sorunun kaynağı olarak Suriyeliler gösterildi. Seçimlerde de aleyhinizde konuşuldu. Bugün şöyle geri dönüp baktığınız zaman, ‘İyi ki Suriyelilere sahip çıktık, vicdani görevimizi yaptık’ diyor musunuz? Bir de Türkiye’nin bölgedeki gücü arttı. AGİT Genel Sekreterliğine Feridun Sinirlioğlu Bey geldi. Öte yandan Somali ve Etiyopya arasındaki sorunları çözdünüz. Bu konuyla ilgili görüşünüz nedir? Bölgedeki bütün bu gelişmelerde adımımızı inanarak attık. “Biz Ensar’ız, onlar Muhacir…” derken bizim değişmez kaynaklarımıza, kutsal değerlerimize dayanarak bunları söyledim. Ama muhalefet böyle bakmıyordu. Ensar kavramı ne anlama gelir, Muhacir ne anlama gelir bunları anlamak gibi bir dertleri yoktu. Peki ne oldu şimdi? CHP kendi içinde bölük pörçük, paramparça. Öbür tarafta Dem, onu zaten söylemeye gerek yok. Biz bu süreçte terörle mücadeleyi de çok kararlı bir şekilde yaptık. Elhamdülillah neticeyi de aldık ve alıyoruz. Sınır boylarında bu kadar duvar örüyoruz. Bu duvarları kendi ülkemizi terör tehdidinden koruyalım diye inşa ettik, ediyoruz. Bunun yanında yeni bir adım daha atacağız. Irak’la, Suriye’yle ticari ilişkilerimizi yoğunlaştıracağız. Bu, gerek Suriye için gerek Türkiye için yeni bir hareketlenmeyi her bakımdan getirecek. Bununla birlikte de bölgeye farklı bir hava gelecek. Gaziantep şu anda hareketlendi. Kilis aynı şekilde hareketleniyor ve daha da hareketlenecek. Biz ülkemize sığınan bu insanları kovmuyoruz. Biz bu insanlara “Evine gidersen git ama gönüllülük esasına göre git. Siz bizim başımızın üstündesiniz. ‘Ben evime gideceğim’ diyorsanız evinize gidebilirsiniz.” diyoruz. Şu anda zaten Suriyeli çocukların okulları devam ediyor. Okullarını bu sene burada bitirecekler. Ondan sonra Suriye’de, Dara’da, Deyrizor’da, Suriye’nin diğer bölgelerinde evleri varsa oraya rahatlıkla gidebilirler. Savunmadan tutun, eğitime, enerjiye kadar birçok alanda iş birliği yapacağız. Suriye’nin şu anda enerjide ciddi sıkıntıları var. Ama biz onların enerjideki bu bütün sorunlarını da inşallah süratle gidereceğiz. Bu konuda da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız oraya her türlü imkanı inşallah sağlayacak.

“TÜRKİYE, SURİYE’NİN YENİDEN İMARI İÇİN DESTEK OLACAK”
SORU: Türkiye, Suriye’nin iç savaşı başladığı 2011 yılından beri Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve birliğine vurgu yaptı. Bu bağlamda oldukça tutarlı ve yapıcı bir politika izledi. Bugün yeni bir dönem başladı. Aslında kısmen de değindiniz. Bu yeni dönemde Türkiye herhalde Suriye halkının yanında olacak, bunu vurguladınız. Yeni dönemde Türkiye’nin Suriye politikasının çerçevesini ne şekilde çizersiniz? Yıllardır Esed zulmüne maruz kalan Suriye halkı birliğini ve kardeşliğini yeniden tesis etmeye çok yaklaştı. Önümüzdeki süreçte hiçbir gücün terör örgütleriyle iş tutmaya devam edeceğini düşünmüyoruz. Ülkenin diğer bölgelerinde bulunan DEAŞ, PKK-YPG gibi terör örgütlerinin başı en kısa sürede ezilecektir. Terörden arındırılmış ve halkı tarafından yönetilen bir Suriye’nin inşası için dün olduğu gibi bugün de elimizden geleni yapacağız. Bölge terör örgütlerinden temizlendikten sonra da Suriye’yi ayağa kaldıracak adımlar hızlanacaktır. Suriye’nin kaynaklarının Suriye halkının huzur ve refahı için kullanılması konusu da mühim. Bugüne kadar Suriye’nin kaynakları terör örgütleri başta olmak üzere bölgede faaliyet gösteren gruplara aktı. Bu musluklar Suriye devrimi ile kapatıldı. Şimdi ülke bütün enerjisini ayağa kalkmak için kullanacak. Türkiye Suriye’nin yeniden imarı ve kurumlarının ihyası için destek olmayı sürdürecektir. Uluslararası toplumun da buna katkı sunması için çalışıyoruz. Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmesiyle Suriye yeniden zenginleşecek, üretime odaklanacak ve kalkınacaktır.

“SURİYE’DE YENİ YÖNETİMİ YALNIZ BIRAKMAYACAĞIZ”
SORU: Suriye’de devlet kurumları yeniden ayağa kaldırılacak, anladığımız kadarıyla bunun teknik çalışmaları yapılıyor. Bunun yanı sıra Suriye’nin inşa aşaması da olacak. Suriye’deki yeniden yapılanma sürecinde öncelik verilen sektörleri sormak istiyorum. Türkiye’nin buradaki ekonomik katkıları ne olacak? Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması için uluslararası aktörlerden hangi somut adımları bekliyorsunuz? Türkiye’nin İdlib’deki insani yardım faaliyetleri konusunda uluslararası toplum yeterince katkı veriyor mu? Suriye’de çatışmalar ve yıllarca süren savaş, şehirlerin ve devletin altyapısını çökertti. Yaraları sarmak için kentlerin yeniden imarı önemli. Suriyeli mültecilerin ülkelerine gönüllü dönüşü ve sürdürülebilir bir yaşam kurmaları için barınma meselesini halletmek gerekiyor. Yeni evler, iş alanları, üretim ve enerji tesisleri, tarım ve hayvancılığa yönelik tesisler hızla oluşturulmalı. Suriye ekonomisi de çökmüş durumda. Suriye’ye yönelik Esed rejimi nedeniyle konulan ambargo ve kısıtlamaların kaldırılması ülkenin yeniden toparlanması için fayda sağlar. Suriye’nin yeniden uluslararası topluma entegre edilmesi bir başka konu. Suriye’nin geleceğini temellendirecek, kapsayıcı bir anayasa yapmak ve siyasi sistem inşa etmek de bu adımlar kadar gerekli. Suriye’nin geleceğine Suriye halkının karar vereceği gerçeğini kimsenin aklından çıkartmaması gerekir. İnsani yardımlar konusunda yeterlilik söz konusu değil. Suriye’ye şu anda o beklenen insani yardımın geldiği de yok. Biz Türkiye olarak bugüne kadar Suriye’ye yeni dönem için insani yardım bazında birçok katkılar yaptık. Şimdi de bu devrimden sonra bu insani yardımlarımız devam ediyor, devam edecek. Bu yeni yönetimin özellikle ihtiyacı olan birçok unsur bulunuyor. Bu unsurlar konusunda da onları yalnız bırakmayacağız. Özellikle DEAŞ, PKK/YPG bunlarla mücadelede onların hiç yalnız kalmaması lazım. Gereken neyse bunları yapacağız. Yakında Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan da inşallah oraya gidecek. Yeni yapılanmayı birlikte yapacaklar.

“KAYIP TÜRK VATANDAŞI YOK”
SORU: AFAD’ın Esad rejiminin işkence üssü olarak bilinen Sednaya’daki çalışmalarını soracaktım. Orada kayıp Türk vatandaşları var mı? Yok, öyle bir bilgi getirmediler bize. Bu 6 kat yerin dibindeki cezaevinin nasıl olduğunu ve burada insanların ne hallere sokulduğunu gördünüz. Biz Türkiye olarak bu işi seyretmedik, tribünde kalmadık. AFAD’ımızı tüm teçhizatıyla ekipmanlarıyla birlikte Suriye’ye gönderdik. Orada o çalışmaları yapmaları, o çalışmalarla ilgili raporların oluşturulması, hem bölgeye hem İslam dünyasına güzel bir mesaj vermiştir. AFAD’ımız orada görevini yaptı ve döndü. Oradaki acı tabloları, o tünelleri gördünüz. Tünellerin uzunlukları, oraların içler acısı hali, hepsi birer felaket. Dünya Suriye’nin bu halini görüp, gereken notu gerekli yerlere vermiştir diye düşünüyorum. Bizler de özellikle AFAD’ımızla orada başarılı bir operasyon yaptık, neticesini aldık. Bütün bunlar tarihe çok önemli bir kayıt olarak düşülecektir diye düşünüyorum. Sednaya Hapishanesi bizim yıllardır söylediklerimizi doğruladı. Oradaki zulümler, işkenceler, yargısız infazlar, Baas Rejimi gerçeğinin en acı fotoğraflarından biridir. Her zulüm gören coğrafyada olduğu gibi, Suriye’de de toplu mezarlara rastlanıyor. Anlaşılan Suriye’de henüz, zulüm ve işkence fotoğrafının tamamını görebilmiş değiliz. Bunun için biraz daha zamana ihtiyaç olacak. Kendi halkına böylesi zulmeden Esed yönetiminin bunların hesabını uluslararası hukuk zemininde vermesi için elimizden geleni yapacağız. Umarım Sednaya fotoğrafı “Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?” diyenleri, “Suriyelilere kapılarımızı neden açtık?” diye yabancı düşmanlığını körükleyenleri, “Esed af ilan etti Suriyelileri ülkelerine gönderin” diyerek bizlere akıl verenleri bir nebze olsun utandırmıştır. Hala aynı cümleleri kuranların insani değerlerini Esed’in ölüm preslerinde ezdiğini, vicdanlarını yerin yedi kat altındaki zifiri karanlık hücrelere kapattıklarını düşünmemek elde değil. Suriye’de kayıpların acıları dinmeyecek, ancak Suriye düştüğü yerden kalkacak. Bu zulümler unutulmayacak. Unutulan zulmün tekrarlanacağını biliyoruz. Kardeş Suriye halkı, bugün kanayan bu yaralarını sarıp, yeniden hür ve müreffeh bir gelecek inşa etmek için bir ve bütün olacak. Yanlarında ise hep kardeşleri Türkiye’yi bulacaklar.

ERDOĞAN-MIKATI GÖRÜŞMESİ
SORU: Lübnan Başbakanı Necip Mikati ile bir görüşme yaptınız ve basın toplantısında Sayın Mikati’nin dikkat çekici bir ifadesi oldu. Mikati ‘Lübnan bir kriz yaşadı ancak şunu öğrendik, önce Allah’a daha sonra da Türkiye’ye güvenmemiz gerektiğini öğrendik.’ dedi. Bu sözleri değerlendirmenizi rica edeceğiz. Sayın Mikati ile D-8 Zirvesinde beraberdik, kendisine “Önce Allah’a sonra Türkiye’ye güveniyoruz ifaden halkımızın arasında çok ciddi olumlu bir tepki meydana getirdi.” dedim. Sayın Mikati’nin Türkiye’ye güven duyduğunu dile getirmesi de çabalarımızın takdir edildiğinin göstergesidir. Biz, dostlarımız ve kardeşlerimiz için güvenli liman olduğumuzu tarih boyunca defalarca kanıtladık. Biz, yaptığımız uyarılarda da, aldığımız tedbirlerde de, gizli ajandalarda kayıtlı gündemlerle hareket etmeyiz. Mertçe konuşur, mertçe davranırız. Bize güvenen, bizimle yol yürüyen kimseyi de yarı yolda bırakmaz, arkasından kuyu kazmayız. Anadolu irfanında bu anlayış “Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü” şeklinde özetlenir. Bizim yürüdüğümüz yol da, hedeflerimiz de bu istikamet üzerinedir. Ayrımcılık, tefrika bizim kitabımızda yer bulmaz. Hazreti Ali “Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanın bir anlamı yoktur.” der. Bizim amacımız o gönül birlikteliğini sağlamaktır. Hele hele tarihi, kültürel bağlarımızın bulunduğunu ülkeler ve milletlerle bu birlikteliği oluşturmak için yoğun çaba sarf ederiz. Temenni ediyorum ki Türkiye-Lübnan ilişkilerini güçlendirerek Lübnan’ı kısa zamanda bu bölgede ayağa kaldırırız. Ama önce bu İsrail saldırganlığı meselesini çözmemiz gerekiyor. İsrail bütün bu zulmün, attığı bombaların bedelini ödemesi lazım.

Kaynak: Haber7

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.

Başa dön tuşu